28.07.2023 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Sene 2013. Üç küçük kızla dağılmışım. Okula yeni başlamışlar ve sürekli hastalar. Ufak tefek şeyleri atlatıyoruz bir şekilde ama film çekilmesi gereken durumlar gibi zamanlarda bir taksiye atlayıp soluğu hastanede alıyoruz. Gene böyle hastalar. Hastanede bir aşağı tahlile, bir yukarı film çekilmeye, bir tuvalete, bir emzirme odasına, kucağımda montları, sırtımda çantaları ve bebek arabası falan derken iyice bunalmışım. Bir şekilde hastane işini bitirip çıktık. Kış mevsimi. Hava yağışlı ve buz gibi. Çocuklar hasta ve huysuz. Sürekli ağlama, isyan etme modundalar. Hiç bir taksi bizi almıyor. Yakın mesafe diyen var, devredeceğim diyen var, ters yöne gidiyorum diyen var. O yağmurda, soğukta üç küçük çocuk ve onca eşya ile başladık eve doğru yürümeye ama ben ağlıyorum artık sinirden. O gün karar verdim araba almaya. Kötü komşu ev sahibi yapar misali, kötü taksici de beni araba sahibi yaptı. Yaptı yapmasına ama İstanbul’un trafiğinde uçmayı öğrensin diye yuvadan atılan kuşlar misali vurdum kendimi pat diye trafiğe.
Kızımla bir akşam üstü arkadaşımı görmeye gideceğim ama aksilik olacak ya bir örümcek sarkmaya başladı arabanın tavanından. Ben örümcekle burun buruna gelince geçtim kendimden ve dondum kaldım. Trafik yoğun ve akıyor. Çaresiz gözümle takip ediyorum hareketlerini ve o aşağıya doğru yönelince ben de bir anlık eğdim kafamı ve ondan sonrasını bilmiyorum. Sadece küt diye bir ses geldi. Durdurdum arabayı. Kızımı yokladım ve olanları anlamaya çalışıyorum. Serde dürüstlük var. Başladım ağlayarak anlatmaya örümceği görünce eğildim sadece diye. O sırada kızarak bana bakan adama “size de mi ben çarptım” diye sordum bir de😫
Oysa ben şeridimden hiç çıkmamışım. O benim yoluma girmek istemiş, öndeki de son anda makasa girmiş ama olan bana oldu. Ben suçumu direk kabul ettim.
Sonra soluğu serviste aldık ama bende bir ağlamalar. Servisteki bey bana sakinleşmem için doktorum diye “sadece kol üzülmeyin” diyor.“ Ama siz o kolu kesmekten bahsediyorsunuz” deyip gene ağlıyorum ben. O günlerde uykularımı kaçıran bu olayı bugün anlatırken gülmekten yerimde duramıyorum.
Spinoza’nın dediği gibi olaylara sonsuzluk yönünden bakınca çok ta bir önemi kalmıyor aslında
Görenlere selam ile…