13.06.2024 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Beş duyumuzla neyi algılıyorsak onu gerçek sanıyoruz. Onun arkasına bakmayı ve gerçeği aramayı bilmiyoruz. Suretlere tutunmuş bir hayatta bize biçilen rolleri oynuyoruz. Yaşamıyoruz. Yaşamayı seçersek ödeyeceğimiz bedellerden korkuyoruz. Çünkü bize kimse bir yaşamımızın var olduğunu söylemedi. Biz de hiç acaba demedik. İçimizde sürekli seslenen beni gör diyen bir öz yerine bize biçilen sahte benliklerle geçinip gidiyoruz. Ama yaşamıyoruz. Yaşayamıyoruz…
Bir hastam ve eşi geldi bugün. Sırayla girdiler içeri. Birbirlerini tanımıyorlar gibi, sözle, gözle hiç temas etmediler girerken çıkarken. Kadın aslında hep şikayet ediyor eşinin ilgisizliğinden. Ama çok sevmiş hala da çok seviyor. Ya da sevdiğini sanıyor. Adam arabayla gelmiş. Kadın yürüyerek. Kadın çıkarken gülerek “Keşke bir psikoloğa gitse” dedi.
“Sen de bir görün istersen, böyle dayanmak zor” dedim. “Ben alıştım idare ediyorum, başka yapacak bir şeyim yok” dedi gülerek. Acıya temas edemedikleri için gülerek ikincil bir duyguyla cevap veriyorlar genelde. Böyle yerli yersiz gülerek kapatmaya çalışıyorlar genelde acılarını. İçleri başka, dışları başka oluyor. Kendilerine yabancılar çoğu zaman. Öğrenilmiş rollerini oynamayı sürdürmek istiyorlar. 6 ay önceki laparoskopik ameliyat izlerini soruyor hala, “acır mı?” diye. Ruhun acısını duymayınca beden giriyor devreye. Fibromiyaljiler, migrenler başlıyor. Kaçtığımız acı yüzeye çıkacak bir yer arayıp duruyor ama sesini duyuramıyor. Bu kadınlarla konuşmaya çalışıyorum genelde ama çok efektif olmuyor. Uzun zamandır bu bölgede olunca bu evlerde yetişen çocukların üstlendiği roller daha bir içimi acıtmaya başladı. Ya onlar da mağdur rolünü seçiyorlar. Ya da kurtarıcı oluyorlar. Bir hastamın mühendis kızı geçen aylarda başında yazma, altında pijama ile ağlayarak getirdi annesini, ameliyat sonrası pansumanı için. Anne pansumandayken aldım kızı odaya. Dedim “sen ne yapıyorsun?” Ama annem diye başlayan cümleleri durdurup kendisini görmesini istedim. Bir afalladı önce ama içeride bir yerlere de dokundu. Gördüm gözlerinde o kıvılcımı, duyacak inşallah içindeki sesi. Her geldiğinde hatırlatıyorum ona yeniden kendini.
Duyalım o sesleri!
İnelim sahneden ve yaşama temas edelim…