19.09.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Çocukken bildiğimiz ne çok şeyi unutup yeniden öğrenmek için uğraşıyoruz.
Bizi eğitip öğretirlerken ne çok özümüze dair içgüdüsel bildiklerimiz unutturulmuş bize.
Herkesin bir kuyusu, mağarası, kendine sığındığı bir limanı olmalı.
Aynı çocukken hayali kurduğumuz dünyada, kendi kendimize seslendirerek oynadığımız oyunlar gibi kendi kabuğumuza çekilip kendimizi dinlediğimiz, kendimizle olduğumuz zamanlarımız olmalı.
Çok uzak duruyoruz kendimizden…
Adeta kendimizden kaçmak için meşgaleler cümbüşüyle yaşıyoruz.
Oysa çocukken bile kendimizle kaldığımız zamanlarımız olurdu, unuttuk.
Sulu ovada etrafı evlerle çevrili, eski bir evden kalan, ağaçlarla, sarmaşıklara dolu boş bir arsaya gidip oradaki ağaçlarla, çiçeklerle, yapraklarla oyun kurup sessizce kendi kendime kalmayı çok severdim.
Almanya yıllarımda da benzer bir yer buldum ve yüreğimin daraldığında gider kendimi yeşilliklere atar, ağaçlarla konuşur, kuşları, gökyüzünü izler, dinlerdim yüreğimi ve ruhumu.
Hz Yusuf’un kuyusu, hz Muhammed’in mağarası gibi bizim de yüreklerimizin sığınakları olmalı.
Orda durup, düşünüp, dinlenip kendimize baktığımız sığınaklarımız…
Kendime dönmeyi unutup hayat telaşıyla kaybolduğum uzun bir aradan sonra artık ruhumun çığlıklarını daha fazla susturamayınca ve kendi kendimi kandırdığım bahanelere artık tutunamayınca kendi sığınağımı yeniden inşa etmeye başladım.
Kitaplarım, çiçeklerim, kalemim, müziğim ve sevdiklerimin hatıralarını sığdırmaya çalıştığım sandığımla küçücük bir alan ama kendime kaçtığım kendimi bulduğum, kendimi duyduğum, kendimle konuştuğum ve ürettiğim küçücük bir alan.
Bu alana öncelikle gönlümde ve zihnimde yer açmam ve bu ihtiyacımı kendimin kabul etmesi gerekiyordu.
Doğurgan fıtratları gereği kadınlar üreterek var olabiliyorlar.
Üretebilmek için de tüketilmeye fırsat vermeden sürekli kendini yenilemek gerekiyor. Bunu da aslında bize sürekli iç sesimiz fısıldıyor ama duymamak ve kaçmak için çok emek veriyoruz.
Oysa kendi gözlerimize bir bakabilsek, kendimizi bir bulabilsek, iç sesimizi bir duyabilsek, unuttuklarımızı bir hatırlasak ne kadar huzura ererdi ruhumuz
Her ruhun kendiyle baş başa kalıp muhakeme yapmaya ihtiyacı var.
Öyle olmasaydı hiç kuyulara,mağaralara ihtiyaç olur muydu?