2.11.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Batı özentisi olan, köklerine yani kendine yabancı kalmış bir doğu toplumunun beni doğulu olmakla suçlayıp batılı olmaya zorlamalarından dolayı bir batı toplumunda okuyabilmiş biri olarak iki toplumu gözlemleme fırsatımın olması belki de benim en büyük paradoksal şansım oldu. Endülüs gezisi de bu açıdan bakmak için benim için çok kıymetliydi. Çünkü orda doğu mirası üzerine inşa edilen bir batı toplumu vardı. Kendi karanlıklarına ayna tutmuş doğunun birçok güzel özelliğini alarak oluşturdukları yeni batı toplumu. Uzunca zaman orda kalıp hala o doğu-batı karmaşasını yaşıyorlar mı daha yakından gözlemlemek isterdim. Nasip olur mu bilmem ama bu konuya uzunca bir zaman daha kafa yoracağım kesin.
Maalesef bizim toplumumuz bu doğu-batı karmaşasında çakılı kalmış durumda. Toplum bu gruplar üzerinden ayrışmış ve bir denge tutturup kendine yeni bir benlik tam inşa edememiş.
Bunun sonucu olarak yaşadığım, yaşama ve okuma hakkıma müdahale yüzünden de benim yurt dışına gitmem gerekmişti.
Avrupa’da hem en çok sevdiğim hem de en çok zorlandığım konu ise bireysellik oldu.
Çok sevdim çünkü birey olarak kendini var edebilmeyi ben onların bebeklikten itibaren çocuğun bireyselliğine saygısından öğrendim.
Öyle kıymetli ki bu. Bizim gibi ataerkil toplumların en büyük çıkmazı da bu konu. Bizde çocukluktan başlayan çocuğa bir hükmetme yada hükmedememe kaygısı, korkusu vardır.
Ne düşüncelerine ne de duygularına saygı duyulmaz çocuğun. Çocuktur bilmez o. Bilmesin de zaten diye düşünülür. Eğer kendi benliğini bilirse bu kadar kolay manipüle edilemez.
Ama bu bireysellik te orda yalnızlığı, bağsızlığı doğurmuş. Sosyal bir varlık olan insanın bu denli yalnızlığı onları mutsuz yapmış.
Keşke bu sentezi bir sağlayabilsek te bireyselliğine saygı duyulan ama birlikte de saygı ve sevgi ile yaşayabilen nesilleri yetiştirmeyi başarabilsek…
Toplumların çok kıymetli mirasları ve tecrübeleri var. Bunlardan ders alıp iyilikleri seçip kötülükleri eleyip en güzel yolu bulmak yerine birbirimizi sen-ben kavgasıyla yemekle uğraşmamız da insan olmanın bir karanlığı galiba. Umarım üzerimize her doğan yeni günle birlikte yüreklerimizin ve zihinlerimizin aydınlanmasına izin vermeyi hep birlikte öğrenebiliriz…