24.03.2023 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Baharları çok severdim. Her bahar yeniden açan çiçekleri, ağaçları öper koklar, geri dönen kuşlarla şenlenir yere göğe sığamazdım. Bu bahar öyle değil, çok buruk. Yıllardır yaşadığım bu şehir hiç bana bu kadar kötü görünmemişti. Trafiğine, kalabalığına ve bir dünya çıkmazına rağmen bu şehirde hiç bu kadar yorgun, kırgın dolaşmamıştım. Eskiden sadece ağaçlara ve gökyüzüne bakarmışım. Şimdi bütün binaları inceliyorum. Hepsine katil gözüyle bakıyorum. Herkesi alıp bu şehirden götürmek istiyorum. Öyle kurban gibi beklemek canımı acıtıyor. Bu suskun kabulleniş, bu vazgeçiş beni kahrediyor.
Aile hekimi olduğum için bölgemde evlere gidip hasta ziyaretleri yapıyorum. Depremden beri ise hasta ziyaretlerinde girdiğim binalar bana her zamankinden daha bir korkunç geliyor. İnsanların yaşamak zorunda kaldığı bu şartlar beni kahrediyor.
Bir deprem olsa dayanmayacağı dışarıdan bile belli binalarda bulunduğumda, oralarda olduğumu kimse bilmediğinden, bulunamam bile diye korkuyorum. Sonra benim korkularımı yaşayanlardan utanıyorum. Kimse bir daha o acılardan geçmesin ve hatta kimse o evlerde, o şartlarda yaşamasın istiyorum. Sonra içimden bir ses “aman hepimiz öleceğiz nasılsa” diye avutmaya çalışıyor beni. İçimdeki bu sese kızıyorum bir yandan da. Hz Hacer geliyor gözümün önüne. Sefa ile Merve arasında koşturması,çabalaması geliyor bir yudum su için…
Hayat öyle “aman öleceğiz” diye beklemeye gelmiyor. Bekleyince de hemen ölüm gelmiyor. Çaba istiyor, emek istiyor. Kendin için olmasa bile sonrası için, iyilik, güzellik için, tohumlar dikmek, baharları beklemek, beklerken emek emek sulamak, çabalamak istiyor.
Bizi, umudumuzu, hayallerimizi sömüren bu vazgeçmişliği üzerimizden atıp öleceğimizi bilsek bile yaşamak onuru için, buralara boşuna gelmiş gitmiş olmamak için ince ince işleyip güzelleştirmek lazım elimizin erdiğini…
İyi ve güvenli yaşamanın hepimizin en temel hakkı olduğunu bilerek vazgeçmeden, aman sende demeden hep birlikte daha güzel baharlara duasıyla…