29.04.2023 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Çocukken büyüklerin konuşmalarından kulağıma ilişmiş bir söz beni çok şaşırtmış olmalı ki zihnime kazınmış. Ben de onların o bahsettiği yaşlara gelince de hatırlattı kendini. Genelde biz ortalıkta oyunlar oynarken yetişkinler de muhabbet ederdi. Bütün çocukların yaptığı gibi benim de bir kulağım onların konuşmalarında olurdu. Genelde geçmiş günlerine hayıflanarak “bugünki aklım o zaman başımda olsaydı hiç yaşar mıydım bunları” diye üzülürdü büyükler. Ben de acaba şimdiki akılları nasıl ki der, merak eder ve ben onlar gibi olmam derdim içimden.
Yürüdüğüm yollara bakınca sözümü tutamadığımı görüyorum. Bu çok ta kolay değilmiş. Ve insan belli bir farkındalığa gelene kadar onca düşüp kalkması, burnunu iyice bir sürtmesi gerekirmiş. O büyük büyük sözler de bu sürtmeler yüzünden söylenirmiş.
İnsan ömrü boyunca bir çok farklı ilişki türü deneyimliyor. Farkında olduğu, olmadığı bir çok psikolojik şiddete de bu sırada maruz kalıyor. Bazıları bizi küçümseyip, sürekli eleştirip değersizleştirerek yapıyor bunu. Bazıları da kurban rolünü üstlenerek bizim merhametimize oynayıp bizi ilişkinin hamalı yapıyor. Duygusal şiddetin kötü yanı geç fark edilmesi ve ağır hasarlar bırakması. Şiddetin her türlüsü tahrip edici ve yıkıcı olsa da duygusal şiddetteki zorluk fark edebilmek ve iç hesaplaşmaları yapıp kendini korumaya karar verebilmek.
Bu bazen en yakın sandıklarımızdan geliyor ki tamamen savunmasız yakalıyor.
Bu ağaçtaki otlar gibidir duygusal istismarcılar.
Bizim üzerimizden var ederler benliklerini ve bizi yavaş yavaş kuruturlar. En kötüsü de avlarını iyi tanıyıp bizim vicdanlarımıza, merhametimize, yapıcı yanlarımıza oynamaları.
Bu bazen annemiz, babamız, kardeşimiz, eşimiz, arkadaşımız hatta evladımız bile olabilir.
Geri dönüşü olmayan, zamanın hep ileriye doğru aktığı hayatımızda, manipülasyonları farkedip bütün ilişkilerimize yeniden ayar verip, hamalı olmadığımız karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan ilişkiler inşa etmek kendimize olan en önemli borcumuz.
Şimdiki akıl da ancak şimdi gelebiliyormuş başa ve insan da illa bir düşe kalka öğrenebiliyormuş. Öyle kulak kabartarak duyduklarıyla idrak edemiyormuş.
Hayat ta aldığın yaralar ve düşe kalka yürüdüğün yolmuş vesselam…