10.02.2024 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Benim dünya tatlısı 84 yaşında bir hastam var. Amcam her geldiğinde varlığıyla, duruşuyla mutlu eder beni. Geçenlerde bana kartını verdi. “Antikacılar çarşısında dükkanımız var, beyefendiyi de al gel” dedi. Birkaç haftadır eğitimlerim olduğundan gidememiştim. Bu hafta sonu nasip oldu. Öyle güzel bir çarşı ki. Horhorda antikacılar çarşısı. 5 katı da gezdik, dayanamadık.Tabi ben her baktığım eşyayla ister istemez bağ kurduğumdan ve hepsinin hikayesini de merak ettiğimden gönlüm dünyaları yüklendi o çarşıda gezerken.Onlara bakarken hep içimden eşyanın da ruhu olduğu düşüncesi geçti. Evet eşyanın da bir ruhu var ve bize sirayet ediyor ister istemez. Kullan at yokmuş ya eskiden, zor alınır, iyi bakılırmış. Sahiplerinin hayatlarına eşlik eder hatta sonraki nesile bile miras kalırmış.Nasıl kıymetliymiş bu kültür. Hatıralar da aktarılırmış eşyalarla birlikte bu sayede. Öyle köksüz değilmiş insanoğlu. Aslında kullan at kültürü sadece geçmişle değil gelecekle de bağımızı kopardı. İnsanın sonsuzluğa bir aşınalığı ve hayranlığı var özünde. Orda buluyor gönül huzuru. Göğü seyrederken, ufka bakarken göğsümüzün genişlemesi de bundandır muhtemelen. Ama biz sürekli kullan at eşyalarla kısa süreli, sonlu tüketen bir ilişki kuruyoruz artık zamanımızda. Aslında bu tüketim ruhu sadece eşyayı değil bizim ruhumuzu da tüketiyor. İnsan tükenmeyene, sonsuz olana özlem duyuyor. Bağ kurmak , bağlanmak istiyor. Bunlar sadece insanla, insana bakışımızla olmuyor. Her alana sirayet ediyor bu kullan at ruhu. Emek, vefa, sadakat, hatır, yadigar gibi kavramlar da unutuluyor. Çünkü ihtiyaç duyulmuyor, kullan at hayatlarımızda. Eşyamız ve dilimizle birlikte ruhumuz da eksiliyor. Oysa bizim sonsuzluğa aşina bir gönlümüz var. Ona dönmemiz lazım. Ona dönerken de unuttuğumuz her şeye bir geri dönüp bakmamız lazım.
Aslında insandan geriye bir çok şey kalabilir. Ama ben hep bir hikaye bırakmak istedim. Güle, ağlaya anlatılan bir hikaye. Bugün o eşyalara bakarken de bundan bir kere daha emin oldum. Hikayesi olan eşya bile sessiz sessiz konuşurken, dolu dolu yaşanmış bir hayat da her ayakları takıldığında fısıldar kuzularımın kulaklarına devam et, tadını çıkar, hakkını ver diye. Olmaz mı ki? Olur inşallah.