08.06.2024 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Sesli düşünmeyi seviyorum. Zihnim hiç susmuyor. Bazense çok karışıyor zihnimde ortalık. İçinde uçuşan düşünceler, anılar, bağlamlar beni ordan oraya savuruyor. Sonra içime dönüp sakinleşmek, durulmak istiyorum. Onca sorunun cevabını arama, bulma çabası, her bulduğunu sandığın sorunun yeni sorulara gebe olması çok yorucu. Ama bağımlısıyım bu durumun. Gizli bir zevk de alıyorum düşüncelerde kaybolmaktan. Bütün bu düşünceler içimde kocaman bir boşluk inşa etti. Ben sandığım her şeyi yıktı, üzerimdeki bütün yükleri aldı, attı. Beni öylece kocaman bir boşluğun içine fırlattı. Evet biliyorum çok kıymetli bu boş alan. İnşa etmek için önce alan açmak gerekir biliyorum. Şimdi sıfırdan doldurmaya çalıştığım boşluğumda ilk aklıma gelen “eğer ben; beden, duygu, düşünce, davranış değilsem, neyim?” sorusuydu.
Bedenim milyonlarca olasılığın arasından bu olasılıkla geldi dünyaya. Bir de psikolojik benliğim var ki o da bir donanımmış bana sunulan. Aslında bir çok duygu ve düşünce önceden kodlanmışmış benim içime. Kirazın tadı filmini tavsiye ederim bu anlamda. Bizim düşüncelerimiz olmadığımızın güzel bir anlatımı film.
“Peki ben dediğim şey, bütün bu olasılıklar yumağından ortaya çıkan, akışa eşlik eden bir hikaye mi acaba?” diyordum başlarda. Ama bu günlerde onun da olmadığımı düşünmeye başladım. Çünkü biliyorum ki hayatta milyonlarca olay, milyonlarca duygu, milyonlarca düşünce var. Ve benim hamuruma katılanlar, bu olasılıklar değişseydi de farklı bir versiyonla gene katılacaktı. Ben gene acıyı, hüznü, mutluluğu hissedecektim ama başka bir hikayenin içinde hissedecektim. Ben bana verilenleri hangi hikayede olursa olsun benzer kullanıp, benzer şekilde katacaktım hayatıma. Bu beden, bu duygu, bu düşünce, bu davranışlar gene benimle birlikte var olacaktı. Sadece farklı bir hikayenin içinde olacaktı. Benim ben sandığım algıyı şekillendiren hamura katılanlar, değişmeyecekti. Aynı kahvenin farklı fincanlarla ve farklı karışımlarla sunulsa da özünün aynı kahve olması gibi. İçeride bir öz var. Neyi atarsan at, ya da neyi nereye koyarsan koy, değiştiremediğin dönüştüremediğin bir öz ve etrafında sayısız misal var. Misallere de yön veren o öz müdür acaba?
Hayat da öze doğru yolculuk mu?