Vardı benim de yüreğimde darağaçlarım.
Asmıştım tek tek hayal kırıklıklarımı.
Yaktım sonra içimdeki bütün darağaçlarını.
Kül ettim onlara astığım hayallerimi,
hayatıma aldığım hatırsızları…
Bağırdım, ağladım, haykırdım.
Sonra durdum düşündüm.
Söndürdüm yüreğimdeki bütün yangınları…
Açtım pencerelerimi.
Aldım içeriye güneşi, rüzgârı, umudu…
Sonra başladım yeni hayaller kurmaya, yeni fidanlar dikmeye…
Ben çok severim ağaçları, umudu, güneşi, rüzgârı.
En çok ta göğü ve gökteki kuşları…
Bir gün ben de uçup gidene kadar ve ayağım toprağımdayken henüz,
severim bütün bana verilenleri.
Çekerim içime doyasıya bütün yaseminleri.
Sonra bir gün uçup gitme vakti gelince ve ben uçarak toprağıma kavuşunca, darağacından kalan küllerimi de savuracağım gökyüzüne ve onlar da düşecekler peşimden toprağıma.
Hepimiz buluşacağız yeni yeniden toprakta.
Açılacak bütün defterler önümüze,
Verilecek bütün hesaplar…
İşte herşey o zaman geçmiş gitmiş bitmiş olacak…
Ve her şey yeniden, yeni başlayacak…