01.10.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Hayatın tam da içinde ama merkezinde değil, şöyle bir berisinde; gözümüzün ucuyla ama tam bir coşku, heyecan ve merakla; annelerimizin acılarının ve yıpranmışlıklarının eteğinden,
babalarımızın öfkelerinden ve susuşlarından tutunurduk biz gönülden bir aidiyetle sımsıkı hayata…
Şimdi hayatın merkezinde ama ayrı odalarda, ayrı telefonların ayrı dünyalarında, yalnızlığa mahkum edilmiş en sosyal ama en yalnız ve aidiyetsiz kaybolmuş nesiller yetiştirmeyi aile hafızamızı kaybettiğimizden yaşıyor olabilir miyiz?…
Evet biz yetişirken de çok hatalar yapıldı ama aile bilinci korunuyordu ve bizler iyisiyle, kötüsüyle ait olduğumuz yeri biliyorduk…
Cahit Zarifoğlunun kızlarını dinlerken en çok hissettiğim de bu oldu.
Ve biz bir gün bırakıp giderken, çocuklarımıza tutunabilecekleri bir anne, baba hatırası, duruşu, hikayesi miras bırakırsak, ne kadar erken gidersek gidelim bir bakış, bir ses, bir kelime, bir cümle, bir hatıra, bir dik duruş olarak onlara ait oldukları yeri hatırlatacak ve sıkı sıkı tutunacakları hikayelerini teslim etmiş oluruz…
Köksüz ağaç olmadığı gibi hikayesiz de çocuk yetişmezmiş…
Onlara bıraktığımız en yaşanmış hikayeler en kıymetli miraslarımızmış…
Hikayesi olan harabenin bile yaşanmamış sıfır evlerden daha çekici gelmesinin sebebi de belki de bütün bu sunduğu yaşanmış hikayesine olan muhabbetimizdir…