05.10.2023 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Hastayım. Bir yandan hasta bakıyorum bir yandan ılık çay ve pastille boğazımı yumuşatıyorum. Bir yandan da okumalara doyamadığım Maslow’a tutunuyorum. Zaten sürekli kendini anlamaya çalışan tarafım heyecanla bir çok keşif yapmaya başladı bu kitapla.
Ne zor şey bu insanın kendisiyle tanışması. Ne çok uzaklaşarak büyüyoruz kendimizden. Sanki yaşam bir hayatta kalma savaşı da biz kendimizden vazgeçerek gelebiliyoruz ancak bugüne.
Oysa Mehmet Sungur hoca demiş ki “İnsan en uzun ilişkiyi kendisiyle kurar.” Bizim belki de en az ilişki kurduğumuz ve en çok kaçtığımız kişi kendimiz. Çünkü bilmiyoruz kendimizle ne yapacağımızı. Unuttuk kendimizi geçmişte bir yerlerde.Biz çocukken ve hayatın akışında, anda yaşarken biliyorduk canımız yanınca ağlamayı( bunlara ağlanmaz denmeden önce), sevince söylemeyi(bir sus şimdi yeri değil denmeden önce), kızınca bağırmayı( sessiz ol denmeden önce), isteyince gitmeyi( sus otur denmeden önce). Ama bize hepsini bastırıp, anı ve kendimizi unutup, geleceğe ve başkalarına koşullanıp yaşamayı zorla öğrettiler.
Biz de bu savaş yerinde hayatta kalmak için uyumlanmak zorunda kaldık.
Üzerimize taktığımız ünvanlar ya da çevremizden bize yapılan tanımlamalar üzerinden varlığımızı ortaya koymaya başladık. Doktor, avukat, öğretmen, anne, komşu olduk.
Oysa nasıl nesneler kondukları çekmecelere dönüşmezlerse insanlar da girdikleri rollere dönüşmezler.Onlar sadece yaşam mücadelesinde takındığımız roller ama bizi biz yapan bir ben var en içeride. Onu görmeden, ondan kaçarak yaşamanın bedelini, anlayamadığımız ruhsal,bedensel, zihinsel sıkıntılarımızla ödüyoruz çoğu zaman.Ama gene de unutulduğu yerden bize seslenen bene bakmadan çareler arıyoruz. Bazen de derdimizi siper ediyoruz benimize karşı. Derdimizden sahte bir kimlik oluşturuyoruz ki yeterki o yüzleşme olmasın.
Kişisel gelişimin üst seviyelerinde ve bir çok mistik inançta ise benin üstüne çıkılmaya çalışılır ama bu onu tanımadan reddederek, yok sayarak,kaçarak olmaz.
Benden kaçılan sebep ne olursa olsun kaçtığımız şeyin tutsağı oluruz bunu unutmamalıyız.
Önce o basmakta bekleyen ‘ben’ görülecek sevgiyle sarılıp kabullenilecek ki sonraki basamağa çıkılsın.Ben beni yok sayarak benimle yürüyemem ki!