22.06.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Kızlarımla konuşurum sık sık ve örneklerle anlatmayı da çok severim.
Daha kolaylaştırıyor anlatmayı ve anlamayı elle tutulabilir örnekler…
Etrafımıza bakınca o kadar çok insan görüyoruz ki geçmiş travmalarına hapsolmuşlar. Yüzlerinde bir acı, hüzün yada öfke ile dolaşıyorlar. Her türlü olaya o yaşananı örnek gösterip parmak kaldırarak tehdit ediyorlar yada ellerindeki nimetleri görüp şükredemeden, fark etmeden geçip gidiyorlar.
Etraflarındakilere de zor.
O öfkeli yada yaralı kişiyi sürekli idare etmek zorunda kalıyorlar.
Yada dayanamayıp çekip gitmenin vicdani hesabıyla uğraşıyorlar.
Mesela;
ayağımıza biri çelme taktı ve yere düştük.
Canımız çok yandı.
Çok öfkelendik.
Anlamadık.
Neden dedik.
Nasıl yaparsın dedik.
Ahh çok acıdı dedik.
Ağladık, bağırdık.
Peki ya sonra?
Sonra ayağa kalkıp kalkmamak yada orda bağırıp kızıp ağlamak bizim kararımız.
Sonrası çelmeyi takanın suçu değil bizim tercihimiz. Biz öfkemize teslim olmayı yada toparlanıp kalkmayı seçebiliriz.
Bunu bedensel örnekle anlatınca çok kolay anlaması ama ruhlarımızda da benzer oluyor bu işler aslında.
Asla yaşananı küçümsemek görmezden gelmek ya geç git demek değil bu.
Canın acıdı mı?
Evet çok acıdı.
Ağlamak gerekti mi?
Gerekti.
Kızmak gerekti mi?
Kesinlikle gerekti.
Ama orda hala oturup kalman gerekmiyor.
Kalk silkelen önüne bak.
Bundan sonraki yaşadıklarını o olay belirlemiyor.
Hayat bir şekilde akıp gitmeye devam ediyor ve belki önümüzde deniz derya yada çiçek bahçeleri var. Belki kafamızı kaldırıp gökyüzüne baksak hepsi geçecek. Belki güzel insanlar var ve bizim gelmemizi bekliyorlar.
İsmet Özel’in
“Tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime Rab belleyecek değilim” dediğinde ki gibi ne düşerken tutunduklarımıza sığınacağız ne de düşüşümüzün öfkesine ne de bizi düşürenin acımasızlığına.
Biz yolcuyuz yola devam etmekten sorumluyuz…
Haydi şimdi toparlanma silkinme ve bundan sonrasının tadını çıkarma vakti.
Gene düşersek gene kalkarız bir şekilde.
Bir kere kalkmışız ya…
Allah büyük vesselam…