24.09.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Söyle bana iğde ağacı,
çocukluğum mu beni senin kokuna meftun eden?
Çocukluğuma özlemim mi bana yıllardır seni aratan?
Senin kokunda mı bulacağım kayıp yıllarımı?
Dallarına çıkıp uzansam ulaşır mıyım kaf dağının ardında kalan köyüme?
Ve ben de kanatlanıp Simurg olsam varır mıyım bana?
Çocukluğumu arayışımdan mıydı
mecnun gibi sokak sokak koklayarak seni arayışlarım?
Bu ilkbaharda kokunu her duyduğum sokakta,
çektim seni içime soluksuzca
ve sözleşmiştik seninle sonbahara;
o sarı narin çiçeklerin meyveye duruncaya…
Şimdi diksem bütün çekirdeklerini dünyanın dört bir yanına,
seni koklamayan kalmasın diye
ve sen yeşerirken yeni baharlarda,
yeni dünyalarda,
filizlenir mi yeni umutlar benim gönlümde de,
çiçek açar mıyım ben de senin gibi narin narin?
Sırf seni görmek için tekrar gittim,
yüreğimde doğduğun o topraklara, toprağıma…
Ama beyhudeymiş bu arayış.
Hayat işte silmiş bütün izlerimizi.
Yıkılmış bütün evler,
virane olmuş sana çıkan köyümün bütün sokakları…
Dönülmüyormuş geri öyle kolayca evine.
Ne dönen eskisi gibi oluyormuş,
ne de evin kalıyormuş öylece eskisi gibi.
İnsan dönüp dolaşıp sadece kendi gönlüne sığınabiliyormuş ve sadece oraya sığıyormuş
bir de belki yer bulduğu gönüllere.
Benki seni gönlüme kazımışım,
bilmediğim bir zamanda
ve belki ellerim kalem bile tutamazken…
Sen orda, sonsuz sevginin makamında hep benimle olacaksın,
sen ki sarı bozkırın vefalı evladı,
kırlangıçların selama durduğu dostu,
sen; sarı, narin çiçekleriyle yüreğime rayihalar salanım, çocukluğum, iğdem…