28.06.2022 tarihinde Instagram’ da yayınlanmıştır.
Kendi korkularımıza, kaygılarımıza kendimizi esir ettiğimiz, kendi çıkmazlarımızı kendi ellerimizle inşa ettiğimiz gibi bazen kendi mutluluğumuza kendimiz engel olup, kendi özlemlerimizi de kendimiz ekiyoruz toprağa; huzursuzluk, mutsuzluk yetiştirmek ister gibi…
Ben mesela sonuna kadar açık pencerenin rüzgarla savrulan perdesinin altında uzanıp gökyüzünü, güneşi ve bulutları izlemeye doyamazdım çocukken.
Ama evlenince evimin perdelerinin çoğunu rahat olsun diye stor yaptırdım.
Ama özlüyorum işte o anların huzurunu.
Bahçeli evlerden apartman dairelerine geçiş te böyle oldu.
Bahçeli ev yorucu, büyük, işi çok, ısınması problemli diye kaloriferli apartman dairelerine geçerek nasıl da özlemeye başladık toprağı, bahçeyi, kediyi ve yaşamın içine dahil olmanın huzurunu.
Rahat apartman dairelerinde rahat edemedik, bir sıkıntı, bir huzursuzluk hissetmeye başladık.
Bahçeden kafayı kaldırıp uçsuz bucaksız göğü seyr gibi olmadı; camdan kafayı uzatmak.
Saksılarda yetiştirmeye çalıştığımız bitkiler, toprak kadar keyif vermedi.
Canımız sıkılınca komşuya seslenemedik.
Kaynayan çaya davet edemedik.
Ziller girdi aramıza.
Daha bir dip dibeyiz ama aramızda dünya kadar mesafeler var.
Rahatlık ve zaman kazanmak adına vazgeçtiklerimiz özlem olarak,iç huzursuzluğu olarak yansıdı hayatımıza.
Ve biz o arta kalan zamanları da yeni uydurduğumuz ve gerçekten ihtiyacımızın olup olmadığını bile bilmediğimiz meşgalelere vermeye başladık.
Ve gene zamanlar yetmediği gibi mutluluk ta özlem oldu uçtu gitti ellerimizden.
Zaman tek sermayemiz ve hakkını vererek kullanabilmek adına yüreğimize, zihnimize dönüp onları dinleyerek; nelerden kaçıyoruz, nelerle yüzleşmekten korkuyoruz, neyi neden yapıyoruz farkına vararak, tam bir sağlam bilinçle bugünümüzü yeniden inşa etmeliyiz.
Yoksa kendi özlemlerimizi kendimiz yapar arkasından bakar dururuz.
Kendi kaygılarımızın esiri olur birçok güzellikten bilmeden uzak kalırız.
Uydurulup önümüze sunulanları bilinçsizce meşgale ediniriz.
Rabbimin kitabında defalarca bizi “hiç akletmez misiniz” diye uyardığı gibi yaşamımızın bilincine vararak ve hakkını vererek, hayatın bize dayattığı tuzaklara kapılmadan yaşama hakkımızı kullanmak ne büyük nimet…